15 Şubat 2014 Cumartesi

Çocuklarımızı Ne Kadar Önemsiyoruz?


İnsanları eleştirmek yerine onları anlamaya çalışalım. Ne yapmak istediklerini anlayalım. Sempati, hoşgörü ve nezaket eleştiriden çok daha yararlıdır. Bilmek affetmektir söylendiği gibi. Allah bile insanı son gününe kadar yargılamaz. O halde neden biz yargılayalım. Eleştirmeyin, kınamayın ve şikâyet etmeyin…
Duyarlı gençlik sahibi olabilmek için önce bizim, anne babaların duyarlı olması lazım. Ve bu duyarlı gençler bizim eserimiz olacaklardır. Biz duyarlı olmazsak, çocuklarımızın duyarlı olması için gerekli adımları atmazsak, onları yanlış yetiştirirsek, davranışları düzeltmezsek, yapmamız gerekenleri yapmazsak ortaya elbette duyarlı bir gençlik çıkmayacaktır. Maalesef 21. Yüzyılda anne babaların çocuklarından çok büyük beklentileri var. Çocuklarımızı kendi çağımız ya da kendi yaşadığımız dönem, sıkıntılar ona göre kıyaslıyoruz ya da ileriye dönük kıyaslıyoruz. Hata yapıyoruz. Çocukluklarını yaşatmıyoruz. Onların çocuk olduklarını unutuyoruz. Koşturmaca içerisindeyiz. Hızlı bir dünyada yaşıyoruz. Değişimin çok hızlı olduğu bir dünyada maalesef biz çocuklarımıza yüklediğimiz yükün farkında değiliz.
Rabbimin bize emaneti olan, Rabbimin bize verdiği ve bundan sonra da vereceği belki de yeryüzündeki en büyük nimet olan evlatlarımız… Onların kıymetini bilmiyoruz. Rabbimin verdiği arabanın kıymetini biliyoruz. Rabbimizin verdiği evin kıymetini biliyoruz, bilmeye çalışıyoruz. Sahip olduğumuz makamların, mevkilerin, şirketlerin, holdinglerin kıymetini biliyoruz. Aman şirketimiz batmasın diye gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Sahip olduğumuz evleri, arabaları kaybetmemek, yakaladığımız hayat standartlarını kaybetmemek için elimizden geleni yapıyoruz. Gecemizi gündüzümüze katıyoruz. İş adamlarımız gecelerini gündüzlerine katıyorlar. Rabbimizin bize bahşettiği işi kaybetmemek için üstlerimize, müdürlerimize neler yapmamız gerekiyorsa onları yapıyoruz. Gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Her türlü fedakârlığı yapıyoruz. Oysaki yaratıcın bize bağışladığı nimetlerden en önemlisi; yavrularımız. Ama onlar için yaptıklarımıza baktığımızda sadece olayın maddi boyutuyla, sadece onların daha iyi elbise, daha iyi giyecekler, daha güzel odalar, daha güzel oyuncak alımından ibaret olduğunu fark edemiyoruz.
Oysaki yaratıcının bize verdiği en harika, en muhteşem olan çocuklarımız onları kaybetmemek için, onları yetiştirmek için, onlar
için çaba sarf etmemizin daha çok olması gerektiğini düşünüyorum. Seminerlerde anne babalar katıldığı zaman hep soruyorum. Babalara genelde sorarım:
“Niçin çalışıyorsunuz? Çok zorlu, stresli bir işiniz var. Niçin bu sıkıntıya göğüs geriyorsunuz? Niçin bu kadar yoruluyorsunuz?” desem hepiniz çocuklarımız için diyeceksiniz değil mi? “Evet” diyorlar. Yalan söylüyorsunuz diyorum. Vallahi de billahi de yalan söylüyorsunuz. Niye yalan söylüyorsunuz; çünkü çocuklarınız için çalıştığınızı söylerken, her şeyi çocuklarınız için yaptığınızı söylerken, çocuklarınıza daha iyi bir gelecek hazırlayabilmek, onlara daha iyi bir oyuncak alabilmek, ayakkabılarının markasını güzelleştirebilmek, üstlerindeki elbiseyi daha renkli, daha güzel, daha markalı alabilmek için doğru söylüyorsunuz gecenizi gündüzünüze katıyorsunuz.
Ama daha iyi bir evlat yetiştirmek için onun ahlaklı, duyarlı, hayalleri, idealleri olan hayırlı bir evlat yetiştirebilmek için, onu başarılı bir genç olarak yetiştirmek için, Allah’ın rızasına uygun yaşayacak bir genç olmasını sağlayabilmek için neler yaptığımızı sorduğumuzda; onun 21. Yüzyıl içerisinde koşturmaca içerisinde bu zorlu süreçte önündeki tuzaklara, engellere düşmemesi için çocuğunuza neler verdiğinizi, neler yaptığınızı sorduğumuzda, maalesef bunlarla ilgili hiçbir şey yapmadığınızı görüyoruz. Çocuğun akşam odasına kapanıp televizyonun bilgisayarın başında ne yaptığı belli olmazken, babam benim kanepenin üzerinde oturup televizyon seyrederken, ben gecemi gündüzümü çocuğum için harcıyorum deme hakkına sahip değildir.
Annenin başka işlerle uğraşırken çocuğunu bir kenara attığı zaman ya da iki üç beş yaşındaki çocuğunu televizyon karşısına oturtup kumandayı eline verip saatlerce bedava bakıcıya teslim ettiği zaman annemin kalkıp da ben çocuğum için yaşıyorum deme hakkı yoktur. Bu yazdıklarım duyarlı gençler için, duyarlı gençlerin sayısını artırmak için ama unutmayın ki hak verirsiniz ki, duyarlı gençlerin sayısını arttırabilmek için annelere ve babalara düşen işler var. Annelerin, babaların yapması gerekenler vardır.
Ailemizi yetiştiremezsek, eşimizi yetiştiremezsek, kendimizi yetiştiremezsek duyarlı çocuklarımızı nasıl yetiştireceğiz. Bende yoksa yavruma ne verebilirim ki? Ben olaylara duyarlı değilsem, dünyanın gidişatına duyarlı değilsem, ben çocuklarımın önünde bekleyen tehlikeyi, ailemi parçalamak için bugün oynanan oyunlara karşı değilsem, ben hayatımı duyarlı bir şekilde yaşamıyorsam benim dönüp de çocuğumun duyarlı olmasını, çocuğumun başarılı olmasını, çocuğumun önündeki tuzaklara düşmeden ilerlemesini nasıl bekleyebilirim ki.
Önce benim kendimi değiştirmem lazım. Önce babanın değişmesi lazım. Önce ailenin değişmesi lazım. Eleştirmek, kınamak, şikâyet etmek yerine önce kendimize dönüp bakmamız lazım. Biran önce farkına varmamız lazım..


Sıtkı Aslanhan

http://www.cocukaile.net/cocuklarimizi-ne-kadar-onemsiyoruz/

1 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı paylaşımınız için teşekkürler...Bloğunuzu takibe aldım benim bloğumada beklerim...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...